"Absence of War Is Not Peace" Deneyimini Bir De Betül'den Dinleyelim

betul1Birazdan anlatacağım deneyimde aldığım keyfin hiçbir bölümünde abartma yoktur; çok daha fazlası deneyimlenmiştir.
Ben Betül Arslan; Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğrencisiyim.
Hafıza Yürüyüşü anlatıcılarından, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde okuyan Beste Tabak’la beraber Portekiz’e “Absence of War is not Peace” isimli bir Erasmus+ projesine gittik Karakutu aracılığı ile. Öncesinde ve sonrasında minnetimizi belirttik ama bir kez daha söyleyelim. Bu güzel deneyimi yaşamamıza katkıda bulundukları için çok teşekkür ederiz. İzninizle hikayemizi kendi ağzımdan anlatacağım.
Yağmurlu bir şehirden güneşi yakan bir şehre yaptığımız sihirli bir yolculukla başlayan hikayemiz sonrasında yağmurlu bir şehirden güneşli bir şehre inmemizle son buldu. Diyeceğim odur ki hikayenin güzelliği güzel bahar güneşine ulaşma sevinci ile bütünleşen keşfetme ve yenilik sevinci. Sonuç olarak elimizde birkaç hediyelik eşya ve iki bol şekerli Setubal şarabı ile birlikte yeni ufuklar, bolca arkadaşlık ve güzel anı ile birlikte yeni hikayeler yazma motivasyonumuzu yükselttik.
İlk Erasmus+ projesi deneyimim olan bu etkinlik aynı zamanda hayatımın ilk yurt dışı, ilk okyanus ve hatta uçak deneyimi de olmuş olması dolayısı ile beni ziyadesiyle heyecanlandırmakla kalmadı, bütün beklentilerimi de karşıladı aynı zamanda.
betul2
Beraber bir Hafıza Yürüyüşü’ne katıldığım Beste ile havaalanında buluştuktan sonra atladık uçağa; onun için sürekli her şeye heyecanlanan ve bunu hissetmekle kalmayıp sürekli dillendiren bir yol arkadaşı ile beş saatlik yolculuk yapmak nasıl bir duyguydu emin olamamakla birlikte beraber çok eğlendiğimizi düşünüyorum. Uçakta camdan bakmanın ne kadar eğlenceli olduğu deneyimini ilk edindiğim sırada yanımda olduğu için de ona ayrıyeten teşekkür etmek istiyorum.
Bulutların içinden geçerek ve neyse ki sorunsuzca geçirdiğimiz beş saatlik yolculuktan sonra Setubal’e geçmeden önce bir Lisbon’u görelim de öyle gidelim dedik; sanırım elinde bavul olan iki kişinin yapmadan önce biraz düşünmesi gereken bir şey olduğunu da öğrenmiş olduk ve eğitim daha başlamadan bizi amacına ulaştıracağını hissettirmiş oldu. Biraz okyanus kıyısında oturup birkaç balık çeşidi denedikten ve Portekizce konuşan insanlardan yol tarifi anlamaya çalışmanın nafile uğraşı ile bir önceki otobüsü kaçırdıktan sonra Hostel’imize geldik. İlk tanışma, isimleri hatırlama, birbirimiz hakkında bilgi sahibi olma ve bulunduğumuz bölgeyi tanıma en azından sonrasında çok kere kaybolacağımız küçük bölgemizi tanımaya anlamaya çalışma etkinliklerinden sonra bir hafta boyunca her öğünde bayıla bayıla yediğimiz yemekleri yapan yeri de görüp karnımızı doyurduktan sonra biraz şehirde vakit geçirip sahilde yürüyüp ilk günümüzü kapattık. Gerçekten yaşaması çok huzurlu ve çok güzel bir şehirdi; hatta başta şehrin huzuru bana burada kimsenin yaşamadığını bile düşündürttü. Yediğimiz yemekler çok lezzetliydi; katılımcıların hepsi gerçekten konuyla ilgilenmek, bir şeyler öğrenmek için gelmişti ve bu fark oluşturan bir şey.
Ne kadar güzel vakit geçirdiğimizi anlatmayı bırakıp biraz da neler yaptık bunlardan bahsedeyim. Öncelikle “Barış” ve “okul dışı eğitim” nedir; bize, farklı ülkelerden farklı arka planlarla gelmiş bu insan topluluğuna ne anlam ifade ediyor ve barışı ifade ederken hangi noktalarda birbirine yakın ve aynı kelimeleri kullanıyoruz gibi konulardan bahsettik. Bu etkinliği yapan kuruluştan ve biraz nasıl buraya geldiklerinden bahsettik. Bu eğitimden beklentilerimizi, katkıda bulunabileceğimiz şeyleri ve korkularımızı yazdık, küçük post-itlerle duvara astık.
betul6
Sonraki günlerde eğitim, sivil toplum, politika ve medya konularını tartıştığımız bir World Cafe etkinliği yaptık.
betul7
Dört masaya dönüşümlü oturarak kendi ülkelerimizde bu konuların nasıl olduğundan bahsettik. Farklı ülkelerin çok farklı sorunları ve çok farklı bakış açıları olduğunu görmek şaşırtmasa da bunu bu şekilde deneyimlemiş olmak çok öğretici ve keyifliydi. Daha sonra bir barış eğitimcisinin kalbinde, elinde ve kafasında yani ve ne olmalıdır diye konuşmak üzere tekrar masalarımıza dağıldık. Yaptığımız etkinlikler genelde birbirimize anlattıklarımız üzerinden öğrendiklerimiz ve daha sonra bunları bir sonuca ulaştırıp diğer insanlara anlatmak üzerine kurulu olması insanın öğrenmesini kolaylaştırmakla beraber etkin bir hale getiriyor; çünkü kısa süre içerisinde edindiklerini bir anlatım şekline sokmaya alışmak çok etkili bir yöntem bence. Bunu Hafıza Yürüyüşü eğitiminde de yapmıştık ve o zaman da çok keyif almıştım gerçekten. Daha sonra bir de teorik bir çalışma yaptık; yine gruplara ayrılıp çatışma inceleme modelleri üzerine çalışıp gruplarda seçtiğimiz çatışmaları bu modeller üzerine uyguladık.
Burada fark ettiğim bir şeyi de paylaşmak istiyorum; çok farklı ülkelerden gelen tüm bu insanların çatışma ve ortak bir konu söz konusu olduğunda aklına gelen ilk konunun göç krizi olması beni bu konuda çok daha fazla çalışma yapılması gerektiğine dair motivasyonumu arttırdı. Türkiye’de bu konu çok gündemde ama bunun Ermenistan’da ya da Rusya’da da bu kadar gündemde olduğunu düşünmemiştim. Ayrıca yine farklı görüşlerin olması ve bu görüşlerin bazılarının biraz daha insanı ön plana koymayı hedefleyen çalışmalar olması konusunda hala insanların ikna edilmesi gerekiyor sanırım. Yine de içinde bulunduğum grup gerçekten çok anlayışlı ve anlatılanı dinleyen insanlar olduğu için çok şanslıydım sanırım ☺
betul8
Bulunduğumuz yerden bir botla bir yarımada uzantısına gittik Setubal’de.
betul9
betul10
Hava biraz serin ve rüzgarlıydı; yine de kendimi okyanusta yüzme deneyiminden mahrum bırakamayacağımı da biliyordum sanırım ve neyse ki yalnız değildim; birkaç kişi biraz yüzdük ve sonra da üşüdük. Yine de bu da çok keyifliydi.
betul11
Sonraki günlerde yaptığımız eğitimlerde kendimizi bir barış eğitimcisi olarak nereye koyduğumuz, öncelikle kendimizi tanıyarak karşılaşabileceğimiz sorunlara verebileceğimiz potansiyel tepkileri konuştuk. Burada da insanın kendisiyle ilgili değerlendirme yaparken, arada bir kendisi olmaktan çıkıp başka bir camdan modelleşmiş haline bakması sanırım biraz işe yarar bir şey öz eleştiri yapabilmek, kendini tanıyabilmek ve anlamak adına.
betul12 betul13
Son olarak bir proje nasıl yazılır, nerelerden fon alabilir bunlarla ilgili konuştuktan sonra kendi hayatımızda neler yaptığımıza; nelerle ilgili çalışmanın hayalimiz olduğu konusunda konuştuk ve çalıştığımız STK’ları anlatmak için birer renkli kağıt seçtik. Biz de Karakutu’yu kısaca anlatmaya çalıştık… ☺
Sonra bir projenin yazım aşamaları hakkında bir sunum yapıldı ve ilgi alanlarımızı gruplayıp bir proje fikrini nasıl somutlaştırırız sorusu üzerine çalışıp proje fikirlerimizi birbirimize sunduk.
Ve kucağımızda bir sürü anıyla, sevgiyle ve Portekiz şarabıyla tekrar bulutlar arasından geçip Türkiye’ye geri döndük.
betul18
Sonuç olarak eklemek istediğim birkaç öznel düşüncem daha var, öncelikle bu etkinlik insanların dünyayla alışverişinde ne kadar emek koyarlarsa o kadar geri dönüş alacaklarına dair fikrimi pekiştirmiş oldu. İnsanlar ne kadar içinde olmaya karar verir ne kadar paylaşımcı olmak için emek harcarlarsa o kadar verimli geçiyor yapılan işler. Eğer herkes ortak yapılan işlerin bir parçası olmayı kabul eder ve zenginleştirmek için emek harcarsa o zaman yapılan işlerin keyfi de kapasitesi de artıyor. İnsanların hayatlarında hep beraber çalışmaktan keyif alacakları insanlarla karşılaşmalarını diliyorum. Ayrıca Beste’ye de çok teşekkür ediyorum benimle bu deneyime ortak olduğu, çok güzel bir insan olduğu için.
betul16