Gönüllülerimizden Öznur Uşaklılar, Şubat ayında gerçekleşen “No Hate” eğitim programına dair izlenimlerini yazdı.
Amities Luxembourg Armeniea, Anefore ve WIYU tarafından yürütülen, Karakutu’nun da katılımcılarından olduğu “No Hate” Erasmus+ hareketlilik programı için 10-18 Şubat 2018 tarihlerinde Erivan’daydık. İlk aşaması Lüksemburg’da yapılan eğitimin amacı, internetteki nefret söylemiyle mücadele etmek ve gençler arasında bu söyleme karşı farkındalık yaratmaktı. Projenin ikinci adımı Ermenistan, Belarus, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Almanya, Lüksemburg ve Polonya’dan gençlere ve gençlik çalışanlarına açıldı. Biz de Karakutu gönüllüleri olarak bu programa dahil olduk.
Eğitim boyunca insan hakları, azınlıklar, mülteci meselesi, özel hayat ve güvenlik üzerine tartışma imkânı bulduk. Mülteci meselesi güncel olduğu ve program dahilindeki ülkeleri etkilediği için tüm katılımcılar için önemliydi. Nefret söylemine maruz bırakılan LGBTİ+, mülteci ve gençler için eğitimin son gününe kadar bazı araçlar geliştirdik. Katılımcıların çoğu konuyla ilgili çalışan kişilerdi, bunun için kavramlar arasında kaybolmadan örnekler üzerinden gittik. Hiçbir şeyin nefret söylemi için zemin hazırlayamayacağını biliyor ancak kendi ülkelerimizden meseleler anlatırken gösterilen gerekçelerin ne kadar çeşitli olduğunu görüyorduk.
Medyadaki nefret söylemi temsillerine gelince, katılımcıların seçtiği örneklerin çoğu toplumsal cinsiyetle ilgiliydi. Mülteci meselesini tek başına bir bölümde çalıştığımız için olsa gerek bu bölümde özellikle toplumsal cinsiyete dair inanışlar ve cinsiyetçilik üzerine konuştuk. Gündelik hayatta fazlaca tanık olduğumuz bir mesele olduğundan zamanımız bütün örnekler hakkında konuşmaya yetmedi. LGBTİ+’lar için transfobik ve homofobik, mülteciler içinse İslamofobik ve ekonomik nedenlerle nefret söylemi yapıldığını gördük. Yabancı korkusu (xenophobia), ön yargılar ve tek tipleştirmeyse tüm kültürler için ortaktı.
Eğitim dili İngilizceydi. Akademik İngilizce bildiğim ve ilk yurt dışı deneyimim olduğu için dil konusunda sorun yaşayabileceğimi düşünmüştüm; ama işler beklediğimden iyi gitti. Erivan’a gitmeden önce birkaç Ermenice kelime öğrenmeye çalıştım. Proje gruplarına ayrılırken Ermenice üçe kadar sayabilmek işime yaradı. Mek, erku ve ereq hâlâ aklımda. Yaklaşık iki yıldır değişim projelerine katılıyorum; farklı kültürlerden insanlarla tanışmanın ve yeni şeylerden konuşmanın tadını biliyorum ama böylesi ilkti.
Programın bir gecesini kültürleri tanımaya ayırdık; neredeyse tüm program böyle geçti. Herkes yaşadığı ülkenin mutfağını getirdiği yiyeceklerle tanıttı. Özellikle Gürcistan, Ermenistan ve Türkiye aynı coğrafyada bulunduğu için bazı lezzetler benzerdi; adı arevatsaghki, sermer, çiğdem, mzesumzira ya da çekirdek’ti o kadar. Mutfakları az çok tanıdıktan sonra danslara geçtik. Birlikte Perkhuli, Bachata, Harmandalı ve Kochari öğrendik. Halk danslarının çoğu çatışma sonrası türetildiğinden eril kahraman figürleri yaygındı ama bizim için bu anlamının aksine dans iletişim kurabilmenin yoluydu.
Programın başında şehri tanıyabilmek için birkaç soruyla birlikte sokağa çıktık. Ermenice nasıl evet ve hayır diyebileceğimizden metro ücretine kadar pek çok şey öğrendik. Sokaktaki insanlarla röportaj yapmamız ve röportajları fotoğraflayarak kanıt sunmamız beklendi ama biz süreci kanıtlamakta biraz zorluk çektik. En önemli aşama nefret söylemi içeren afiş ya da reklam bulabilmekti. Ermenice bilen katılımcılarla dolaşmamıza rağmen bulunduğumuz caddede o an için nefret söylemine rastlamadık.
Nefret söylemine karşı Avrupa Konseyi’nin hazırladığı videolar izledik. Genel olarak videolardan nefret söyleminin Avrupa dışında yapıldığı Avrupa’nınsa buna karşı mücadele başlattığı izlenimine kapıldık. Bizim için durum pek öyle değildi. Nefret söylemi hâlâ her yerde geçerli ve giderek büyüyen bir tehdit olduğu için eleştirel davrandık. Yalnız araç yaratmaya gelince işler biraz karıştı. Grup ya da bireysel olarak video, poster, atölye ve oyun geliştirdik. Son günümüzü buna ayırdık. Çalışma yöntemlerimiz farklıydı. Ben yalnızca bir şeyler izleterek ya da göstererek nefretin önüne geçemeyeceğimizi savunanlardanım. Bana göre yalnızca diyalog geliştirmek ve kolektif çalışmayı teşvik etmek bazı yargıları kırabilir ki eğitim de bunun kanıtıydı. Ancak uzun soluklu bir proje yerine o an bir araç üretmemiz gerektiği için grup olarak en etkili yolun poster ve slogan üretmek olduğunda karar kıldık.
Soykırım anıtı ve müzesine gidebilmek tercihe sunuldu. Posterlerimizi bitirmek için hızlı davrandık. Polonya’dan Sylwia ve Ermenistan’dan Naira’yla birlikte önce anıta daha sonra müzeye gittik. Benim için epey anlamlı bir deneyimdi: Türkiye’de soykırım diyebilmek dahi tabuyken Ermenistan’da meseleyle ilgili pek çok kişiyle tartışma fırsatı buldum.
Eğitimin sonlarına doğru şehrin mimarisine alışmaya başladık. Binaların çoğu Sovyet devrinde yapıldığı için yapılar oldukça benzerdi. Daha önce Diyarbakır Sur’a gitmiş, Ermeni cemaatinin yaşadığı sokakları görmüştüm. Erivan’a geldiğimde taş evlerin yalnızca coğrafi gereklilik değil Ermeni kültürünün bir parçası olduğunu anladım. Meydanlar ve heykeller aklımda yer etti; Ermenistan tarihi için önemli kişilerin heykelleri her yerdeydi. Sokak isimleri zaman zaman tanıdık geldi. Aram, Tigran, Sevan, Gomidas isimli yerlerdeyken Karakutu’yu andım. Gomidas’ın hikâyesini ve yaşadığı yeri Beyoğlu Hafıza Yürüyüşü’nde öğrenmiştim.
Eğitimin her anı değerliydi. Günün sekiz saatini programa ayırmıştık ama bizim için bir arada olduğumuz her an hafıza, barış, gelenekler ve politika hakkında konuşabilmek için bir imkândı. Farklı kültürlerle tanışmak; pestili Gürcüce adıyla istemek ve güne “Dobroho ranku” diyerek başlamak yurt dışına ilk çıkışımda yaşayacağımı düşündüğüm şeyler değildi. Kaldığımız hostelden Aragats/Alagöz dağı görünüyordu. Geghart ve Garni yolunda da Ararat’ı gördük, o an Ermenistan’daki birçok şeyin adının Ararat olmasının sebebini anladım. Hava Ararat’ı fotoğraflayacak kadar açık değildi ama görmek dahi bana yetti. Sınır kapalıydı ama biz orada bir aradaydık.
Sohbetiyle anı güzelleştiren herkese birkaç dilde selamlar. Ortak projelerde yer almayı ve nefret söylemine karşı yeniden birlikte işler üretebilmeyi umuyorum. Karakutu altı aydır hayatımda, şimdiden çok şey değişti; devamını bekliyorum.